Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı bu haftaki Cuma hutbesinin konusu “Muharrem ayı ve Kerbela” olarak belirlendi.
Muhterem Müslümanlar!
Muharrem ayıyla başlayan hicri takvimin, 1444. yılını idrak ediyoruz. Muharrem, Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in “hürmete şayan” olarak nitelediği, rahmet ve hikmet dolu bir aydır. Efendimiz (s.a.s), “Ramazan’dan sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” buyurarak bu ayın manevi rahmetine işaret etmiştir. Muharremin onuncu günü olan Âşûrâ gününde ise, bir gün öncesi yahut bir gün sonrasıyla birlikte oruç tutmayı ümmetine tavsiye etmiştir.
Aziz Müminler!
Muharrem, tıpkı vakitte Kerbelâ’nın hüzünlü hatırasıdır… Çöllerde bir yudum suyun hasretidir… Ehl-i beyt aşkıyla dolu gönüllerin, “Âh Hüseynim” diyerek sızladığı bir hasret mevsimidir… Seyyidü’şşühedâ Hz. Hüseyin Efendimiz ve beraberindekilerin zalimce şehit edildiği vaktin gözyaşlarıdır.
O Hz. Hüseyin ki, Resûlüllah (s.a.s)’in sevgili torunu, ehl-i beytidir. Hz. Aliyyü’l-Murtaza’nın, Hz. Fatımatu’z-Zehra’nın ciğer paresidir. Rahmet Peygamberinin “Dünyadaki çiçeğim, reyhanım” diyerek bağrına bastığı, cennet gençlerinin efendisi olarak taltif ettiği yiğittir. O Hz. Hüseyin ki Allah yolunda şanlı bir ahlakın ve çağları aşan onurlu bir duruşun mümtaz temsilcisidir.
Kıymetli Müslümanlar!
Kerbelâ, mezhebi, meşrebi ve niyeti ne olursa olsun bütün ümmetin ortak acısıdır. Allah’a ve Resûlüne iman eden, ehl-i beyte muhabbet besleyen her Müslümanın yürek sancısıdır. Neredeyse her meskeninde bir Hasan, bir Hüseyin, bir Ali, bir Fatıma bulunan ve gönlü evlâd-ı Resûl aşkıyla yanıp tutuşan aziz milletimizin ehl-i beyt muhabbeti asırlar geçtikçe daha da artmaktadır. Milletimiz bu sevgiyi yüreklerinin ta derinliklerinde hissetmeye devam etmektedir.
Değerli Müminler!
Bizler, Kerbelâ hadisesinin hüznünü yaşarken, birebir acıların bir daha yaşanmaması için Kerbelâ’yı ibret nazarıyla okumaya ve ondan dersler çıkarmaya mecburuz.
Kerbelâ’dan çıkaracağımız birinci ders, onu ayrılık ve gayrılığa değil, tevhide ve kardeşliğe vesile kılmak, gönül birlikteliğine dönüştürmektir. Sevinç ve tasayı, muhabbet ve meşakkati paylaşmaktır. Aziz Rabbimizin “Kendilerine apaçık kanıtlar geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler üzere olmayın…” buyruğuna kulak verip sıkı sıkıya kenetlenmektir. Fitneye, fesada ve tefrikaya karşı vahdete sarılmak, kardeşliğimize kastedenlere fırsat vermemektir.
Aziz Müslümanlar!
Kerbelâ’dan çıkarmamız gereken bir öteki ders ise Hz. Hüseyin Efendimiz ve arkadaşlarının uğruna can verdikleri yolun Peygamberi Zîşan Efendimizin yolu olduğunu bilmektir. Hz. Ali’nin buyurduğu üzere Allah’ın farzlarına riayet etmek, bilhassa namaz konusunda hassas olmak, namazla Allah’a yaklaşmaktır. Tıpkı Hz. Hüseyin üzere İslam’ın kaidelerini, buyruk ve nehiylerini yanlışsız anlayıp yaşamaktır. Hak, adalet, sevgi, şefkat ve merhameti yüceltmek, berbatlığı engelleyip düzgünlüğü yaymaktır. Makâlât muharriri büyük velinin öğütlediği üzere insani alakalarda toprak üzere mütevazı olmak, herkese tıpkı gözle bakmak, kimseyi ayıplamamaktır. Dünyanın aldatıcılığına kanmamak, hep Hakkın hoşnutluğunu aramaktır. Haksızlık ve zulüm karşısında dimdik durmak, gerektiğinde Allah yolunda şehadete koşmaktır.
Bu vesileyle başta şehitler serdarı İmam Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere din, iman, vatan ve mukaddesat uğruna canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.